Perde açılıyor... spotlar teker teker yanıyor. Sahne koca heybetiyle gösteriyor kendini. Hayat, ışıkların yandığı ve perdenin her gün yeniden açıldığı bir sahne. Günler işte böyle birbirini kovalıyor. Sahne açılıyor, kapanıyor... kimileri spot ışıkları altında parıldarken, kimileri sahnenin ücra köşelerinde karanlıkta gözükmüyor bile. Kendimize sormalıyız: ben bu sahnede, bu oyunda neyim ve olmak istediğim kişi kim?
Yeni bir gün. Sahne yine açıldı, spotlar yandı ve ben. Sahneye adımımı attım. Sahnedeki ben, çoğu zaman başkalarının beklentilerine göre şekilleniyorum. Gülümsemem isteniyorsa gülümsüyorum, susmam gerekiyorsa susuyorum. Çünkü eğer istenileni yaparsam bu sahnede yalnız kalmam diye düşünüyorum. Kaybetmekten değil, yalnız kalmaktan korkuyorum aslında. Fakat içimde, perde kapandığında bile susmayan bir ses var: “Bu kişi gerçekten sen misin?”
Sahnemiz var olduğu süre boyunca nice insanları, kahkahaları ve hüzünleri barındırır üzerinde. Hepsi bizimle aynı sahnede yer almıştır zamanında. Kimi kalır ebediyen, kimi de gelip geçer bir dolu misali. Yaralar bizi en derinden. Bıraktığı yara kabuk bağlayıp iyileştikten sonra fark ederiz ki bazıları sevgiyi, dostluğu, güveni; bazıları ise hayal kırıklığını, kaybı ve değişimi öğretir bize.
Hayatımıza giren herkes başta kalıcı gibi hissettirir bize. Fakat bazı insanlar sadece belli bir süre kalırlar bizimle. Onları bırakmak zor gelir. Gerçek şu ki; kimileri bir hikaye olur, kimileri ise sonsuza kadar bizimle yürür. Ama en nihayetinde her biri hayatımızı oluşturan büyük resmin birer parçası olarak yer alır. Hayatımızdan çıksa da ruhumuzda bir ize sahip olurlar. Her gidişin bir anlamı vardır. Çünkü her bitiş, aynı zamanda yeni bir başlangıçtır.
Kimileri hayal kırıklıklarıyla, ihanetle, uzaklaşmalarla geliyorlar hayatımıza. Belki de tam gerçek ben olabilmişken bir gün ansızın terk ediyorlar sahnemizi. Kaybın ardından sadece üstümüzdeki spot ışığı yanıyor ve okları kendimize yönlendiriyoruz. Neden? Şimdi ne yapacağım? Neyi yanlış yaptım? Ama asıl soru şu olmalı: Benden ne götürdü değil, bana ne kattı? Hayatımıza girip çıkan insanlar, bize farkında olmadan birçok şey katar. Kimi fırtına gibi girer hayatımıza, kimi bir meltem gibi hafifçe dokunur ruhumuza. Ama hepsi bir şekilde izini bırakır ruhumuza.
Sevdiklerim... onlar sahnemin en değerli parçaları. Her biri birbirinden değerli incilerim. Kimisi en parlak haliyle her daim yanı başımda parıldıyor sahnemde. Kimi ise kabuğunun içinde saklı sonsuza dek. Ama her biri benim için eşsiz ve özel. Onların varlığı sahnemin ışığı, hikayemin anlamı.
Sahnemdeki ben, gerçek ben olmak istiyorum. Başkalarının alkışları için değil, kendi ruhum için yer almak ve büyük resmimi incilerimle oluşturmak...